16 Mayıs 2019 Perşembe

SOKAK MÜZİSYENLİĞİ

    İstisnasız hepimiz müzik dinliyoruz. Evde, okulda, otobüste, gittiğimiz mekanlarda… Müziğin doğası, onu hazırca sunmaz kimseye. Belli yaşanmışlıklar ya da şahit olunan pek çok duruma getirilen tavırlar sonucunda çıkar en güzel besteler. Sonra dinleyiciyle arasında bir yerlerde bir can bulur kendine. Müzik ile dinleyici arasındaki köprü ise beklenen anlamdır. “Bestecilerin eserlerine anlam kazandıran şey, bir referans grubun beklentileri ile ilişki içinde üretilmiş olmalıdır” diyor Martin. Sokakta icra edilen müzik ya da bunu yeniden üreten bir toplum için bu kaçınılmazdır. Çünkü beklenti, insan yaşamının temel taşlarını oluşturur. Tıpkı bir şarkıyı dinlerken sözlerinde ya da müziğinde bize bir şeyler anımsatmasını beklediğimiz gibi… Şarkının sözleri ile kişinin yaşamının örtüşmesi onun beklentisini karşılar. Ve bu da müziği olanaklı kılar. Hatta müziğin evrensel bir sanat niteliği taşıması da bundan kaynaklanmaktadır. Bu evrensel sanat hem toplumlar hem de bireyler arasında birbirinden çok farklı beğeni hiyerarşilerinin oluşmasına olanak sağlar.  Anlam karmaşasına ya da bir anlam bütünlüğüne uzanır sonra da. Schütz’e göre , müzikte anlam müziğe içkin değildir; bireylerin etkileşimi ile ortaya çıkar. Müziğiyle aktif mesajlar gönderen bir besteci ve bu mesajların şifresini çözen pasif bir alıcı olarak dinleyici modeli müzik deneyimini açıklamaz. (Ayas, 2015) Oysa şarkının sözleri de müziği de anlamın birer parçasıdır ve müzik ne anlatıyorsa sözler de onu anlatır.

    Müziğin kendisi dışında herhangi bir şey söyleyip söylemeyeceği durumunda ise sokak müziği ortaya çıkar. Çünkü sokaktaki müzisyenin anlatmak istedikleri ve bir de bunları anlattığı bir araç olarak kullandığı müziği ve enstrümanları vardır yalnızca. Bazen bir öfkeyi dile getirirken tınılar bazen de coşkun duygulardan beslenir. Yani, ya parlaklık hakimdir temaya ya da karanlık. Kalıbı ise bulunduğu toplum ve bu toplumun kültürel özellikleridir. 







SOKAK DOĞASI GEREĞİ ÖZGÜRDÜR


    Sokak müziği insanların gündelik hayatlarında bazen görmezden geldikleri, bazen durup dinledikleri ve bazen de neden her ne olursa olsun dinlemek zorunda bırakıldıkları bir iletişim aracıdır. Yoldan geçerken dilimize dolanan şarkılar, farkında olmadan eşlik etmelerimiz de bizi sokağa ait kılar. Sokak, kendine ait bir ruh barındırır ve ona ılımlı yaklaşan herkese kucak açacak kadar da güçlüdür. Simitçisi, işportacısı, mendil satan çocukları, sokak müziği yapanı... Emek verip de ekonomik kaygılarla ona sığınmış pek çok insan var. Bu sığınmanın da en önemli nedeni özgür kalabilmek zaten. Kapalı bir mekana adım attığımız anda gerek kendimizi gerekse eylemlerimizi kısıtlamış oluyoruz. Ama sokak, her alanı insana serbest bırakır. Bu demek değil ki sokakta dilediğimiz gibi davranabiliriz; tabi ki hayır. Elbette sokakta da dikkat etmemiz gereken detaylar var ama insanlar ne yazık ki bu düzene pek dikkat etmiyor. Aslına bakarsak sokağın özgürlüğü de belki buradan kaynaklanıyor. Bu özgürlük çerçevesinde bizim de dikkatimizi sokak müzisyenleri çekti. Rutinimizde sıkça rastladığımız insanlar onlar. Birbirinden farklı pek çok enstrüman ile sözlü ya da sözsüz müzik yaparak hem içlerinden geleni gerçekleştiriyorlar hem de geçimlerine katkıda bulunuyorlar. Aralarında okuyan da var çalışan da. Ama onları bir araya getiren şey ‘müzik’. Hatta bu vesileyle tanışanlar bile var. Tam bir aile görüntüsü çizmişler denebilir. Birbirleri ile olan o sıcak bağı hissetmemek elde değil. Böyle baktığımızda her şey toz pembe gibi görünüyor aslında ama  karşılaştıkları sorunlar da var. Tacizler, zabıtaların izin vermemesi, hava durumunun elverişsiz olması ve daha pek çok sebep... Ama onlar tüm bunlara aldırmadan sokaktaki bu zamanı değerlendirmeye devam ediyorlar. 
    Müzik için sokak çok farklı bir dünya. Durup dinlemeden de olsa bambaşka bir atmosfere doğru çekiyor insanı. Pek çok kez mekanlarda birbirleri ile sohbet halinde olan insanların ya da belki bir iş yemeğinde olan kimselerin müziği bir zorundalık olarak görme durumuna şahit olmuşuzdur. Sokakta bu böyle değil… Orada kimse kendini durup dinlemek ya da para vermek zorunda hissetmiyor. Bunu yalnızca hissedenler ve o an sokak müzisyenlerinin duygularını anlamak ve bu duyguyu paylaşmak isteyenler yapıyor. Onların da mutluluğu yüzlerinden anlaşılıyor zaten. Bu, dinleyici için geçerli olan kısımdı. Sokakta müzik inşa eden, yepyeni yorumlar ile bir tınıyı yeniden üreten kişilerden bahsedelim biraz da… Açıkçası dışarıdan bakan bir çift göz için gayet keyifliler. Peki ya işin içine ekonomik kaygılar, eğer varsa beklenen izinler girdiğinde neler olabilir diye düşünelim. İşte “sokak müziği” olmasının başlıca nedenlerinden birkaçı bu saydıklarımız. Sokak müziği kendi içinde bir felsefe taşır. Bu felsefe; başkaldırı, asilik, itaatsizlik, karşıtlık, tepki gibi öğeleri içinde barındırır. Sokak müziği yapanların çoğunluğu özgür ve adil bir dünya düzeni istemlerini dile getirir. Toplumsal, ekonomik ve sosyal adaletsizliğin azaltılmasını, yok edilmesini isterler. Yaptıkları müziklerde bu tepkilerini sıkça dile getirirler. Bazen bu radikal bir söyleme dönüşür ki tepkilerin üzerlerine çekilmesini sağlar. Onlar ise korkuyu yenmeyi başarmışlardır, korkmazlar. Çünkü sokağın bir ruhu var. Ve bu ruh, yeri geldiğinde bir direniş, yeri geldiğinde bir kültür göstergesi olabiliyor. İşin kültür kısmından etkilenenler dinlemeyi, dans etmeyi vs. mutlu oldukları için yapıyorlar. Sokak müziği, baskıya karşı direnmek, karşına ne engel çıkarsa çıksın sokakta olmaya devam ederek aslında en güzel cevap niteliği taşıyor. Tabi bunlardan rahatsızlık duyanlar da yok değil. Hatta belki de sayıları sevenlerden daha fazla. Ama biliyoruz ki müzik birleştirici bir güce de sahiptir aynı zamanda. Dili, dini, ırkı, yaşı, cinsiyeti yoktur müziğin. Kim onu benimserse onu ruhuyla doyurur. Belki de bu yüzden, bazen yolda yürürken hiç tanımadığınız birine gülümsemektir sokak müziği… Tüm o ekonomik kaygılara rağmen karşılığında bir insan kazanabilmek. 




SOKAĞIN KIRIK PARÇALARI


    Sabah uyanıyoruz, bazen bir şarkı çoktan yer etmiş oluyor zihnimize. Mırıldanarak yapıyoruz yapacaklarımızı. Sonra başka bir şarkı tutturuyor dilimiz, ondan sonra bir başka şarkı daha… Dışarı çıkıyoruz, yürüyoruz, sokakta tanımadığımız pek çok insanla karşılaşıyoruz ama umursamıyoruz. Farkında olmasak da sokak müzisyenleri bunların çok ötesine geçip bizlere ulaşıyor. Duygularımıza, anılarımıza, hissettiğimiz ne varsa… Onlar, sokakta bambaşka bir hayatın iplerini çözmüş, korkularından sıyrılmış, bizden cesur insanlar; bazen çoğumuzun görmezden geldiği. Farklı şehirlerde büyümüş, aynı müziğin tadını damaklarında bulmuşlar sanki. Göğüs germeyi bilen, yılmak nedir bilmeyen, bazen yağan yağmura bile aldırmadan içlerinden ne geliyorsa onu yapmak için çabalıyorlar. Kalabalığın arasından sızıveriyorlar hayatın akışına. Sonra bir bakıyorsunuz ki siz de kapılmışsınız dünyalarına..